Âşık Remzâni

 

 

 

BÜRYANİ   7

 

Hazırlayan:  Hasan OYTUN

 

 

            Aşık Büryani Kısas köyünde(şimdi Belde) 1926 yılında doğdu. Cumhuriyetten hemen sonra 1929 yılında kurulmuş İlkokula ilk giden insanlardan biridir. Cumhuriyet döneminin ilk okuyup yazanlarından olmasına rağmen memuriyet vb görevler yapmamış yapmak da istememiştir. Ancak köyünde çiftçilik yapmayı memuriyet vb işlere tercih etmiştir. 1942 yılında İzmir Gaziemir Topcu Birliğinde askere alınan Aşık Büryani, birlikten 1945 yılında terhis olur.

 

            Aşık Büryani, Şeriat, Tarikat, Marifet, Hakikat, Dört Kapı ve Kırk Makam hakkında geniş bir bilgiye sahip olup, tasavvufi düşünce sistemini iyice kavramış, okumayı çok seven, sevgiye, saygıya, kültüre değer veren. Özelikle Nabi, Ziya Gökalp, Kerbela, Urfa Tarihçesi, Namık Kemal, Öldükten sonra Yaşayanlar, Hacı Bektaş-i Veli, Kul Himmet, Şah İsmail, Ömer Hayyam, Yedi Ulular, İncil, Tevrat, Zebur, Kur’an, Faziletname, Hüsniye, Kumru, Bektaşiliğin İç Yüzü  gibi Edebiyat ve Tasaavuf konularına ilgi gösteren okumaya meraklı bir Aşık. Çok güzel cura çalan Aşık Büryani Hacı Bektaş Postnişinliğinden icazetli olduğundan dedelik hizmetini de yapıyordu.

 

            Çocuklarının ifadelerine göre; Büryani herkesin okumasını arzu eden, okuma zevkini aşılamaya çalışan, yardım seven, çok okuyan, küskünleri barıştıran köyde yeni evlenenlerin nikahını kıyan(Alevi inancına göre), iş bitiren sağlam karakterli bir kişiliğe sahipti.

 

            Aşık Büryani bütün şiirlerini kendi el yazısıyla yazdığı iki defterde toplamış. Eski ve yeni yazıyı bilen Aşık Büryani; Büryani mahlasını nasıl aldığını el yazması defterinde şöyle anlatmaktadır. "23.3.1977 günü Hacı Bektaş-ı Veli evlatlarından Muharrem Sefa Efendi bize geldi. Yanında Gazi Antep'in Haral Köyü'nden Ali Dede, Adanalı Mürteza Dede ve hanımı bize geldiler. 23 Mart'ı 24'e bağlayan gece muhabbete başlandı. Aşık arkadaşlardan deyiş söylemeye fırsat bulamadım. Halime agah olan o Sultan nutkeyledi. üç parça söyledim. İrticalen söyleyişimizi çok şükür kabul kıldı. Mahlasımı Büryani koydu.''

 

            Hamdullah Aykut o gece irticalen söylediği deyişinin son dörtlüğünü şöyle bitirir;

 

''Arşın demanında Nebi-yi zişan

Akıl idrak etmez bu sırra insan

Hamdullah ciğerim olmuştur Büryan

Yandım ateşine İmam Hüseyin''

 

            M. Sefa Efendi son mısrada büryan sözcüğünü duyar duymaz Hamdullah'a, Büryani diye seslenir ve mahlasını koyar. Büryani zamanımızın en büyük Ozan ve Aşıklarından Dertli Divani‘nin de babasıdır. Eşi Fatma’dan 11 çocuğu olan Aşık Büryani 7.11.1990 tarihinde vefat etmiştir.(Ruhu Şad olsun) mezarı Kısas Beldesindedir.

 

 

-1-

Canlı cansız cümlemiz bir nesneden

Varoluyor bu bir hikmet sultanım

Canana akıtır bu can-ı beden

Kabul etmek cana minnet sultanım

 

Sevip aşık olmak ezelden bahtım

Yar sana kadimdir ikrarım ahtım

Senin çün bezendi sinemde tahtım

Aha teslim oldum hükmet sultanım

 

Büryani'yem geldim mürvete düştüm

Canımdan malımdan serimden geçtim

Gerçi ezel aşkın meyinden içtim

Dest-i kudretinle lütfet sultanım

 

-2-

Cevahirden köşkün yapıp otursa

Altın tabak ile taam getirse

Pir mürşidi bilmez yolu yitirse

Menzil almaz yola gitse ne fayda

 

Doğuştan insanda Hak hal olmasa

Malı canı Pir uğruna vermese

İkrara bend'olup gelmezse

Yol oğluyam dese ona ne fayda

 

Büryani çağırır eleman aman

Kerbela gülüdür billah bu zaman

Dilde beli deyip gönülde güman

Hak'ka ikrar verdim dese ne fayda

 

-3-

Gayrı harap oldu bozuldu cihan,

Eski gidişatla yol nerde kaldı.

Bozuldu bağ bahçe gitti bahçıvan,

Bülbülün konduğu gül nerde kaldı.

 

Eski günlerimiz bahar yaz idi.

Bahçemize konan şahin baz idi.

Her günümüz muhabbetle saz idi.

Hoş avazla öten tel nerde kaldı.

 

Şimdi bir huyumuz gitmiyor hoşa,

Kimi ağa oldu kimisi paşa,

Atlas libas giyen geçiyor başa,

Hani aba, hırka, şal nerde kaldı.

 

Kime ne diyem de ben kime küsem,

Yağmur gibi yağam yel gibi esem,

Büryani hasbihal olayım desem,

Müşkül danışacak kul nerde kaldı.

 

-4-

Gel beri güftumu güş eyle gafil

Bilmez misin niye geldin cihana

Elest ü bezmini hele bir düşün

İspatı imtihan geldik bu hana

 

Şu fani dünyanın sefası yoktur

İkrar bend olana cefası çoktur

Dört kapı kırk makam cümlesi haktır

Var ilet özünü şah-ı hübana

 

Vefasız bu yola basamaz kadem

Fehmeyle bu sözü adem ol adem

Zikreyle Muhammet Ali'yi her dem

Der Büryani vuslat olduk canana

 

-5-

Kelp ürür kervan yürür,

Cümlemizi hak görür.

Sadık muhip olanlar,

Hak yolunda can verir.

 

Can veren payın alır,

Münafıklar dûr olur,

Riya ile gidenler

Azaba düçar olur.

 

Kırklar kurdu bu yolu

Yarap sen gör bu hali

Hüseynin hakkı için,

İslah eyle sen bunu.

 

Der Yemen pêş Yemeni,

Pêş Yemen der Yemeni,

Merdudu şekk-i murdar,

Varsın tan etsin meni.

 

Der Büryani Ene’l Hak,

Hakk ademdedir mutlak,

Eğer inanmaz isen

Gel Kelamullah’a bak.

 

-6-

Softa biz tülaka takva değiliz

Tarik-i nazenin yolumuz vardır

Secde ademedir duvara değil

Hak buyurdu bunu belimiz vardır

 

Hakkın birliğinde Muhammed Ali

Ta ezelden kırklar kurdu bu yolu

Allah’ın şaşkını ey sersem kulu

Hakikata vakıf delimiz vardır

 

Biz dört mezhebin hiç birin bilmeyiz

Hocaya softaya tabi olmayız

İmam cafer yolundayız dönmeyiz

Mağripten maşruka kolumuz vardır

 

Biz şerbet içmeyiz şeyhten gedadan

Bizim halimizi bilir yaradan

Ordular dağıtıp safları yaran

Saka-i kevserden dolumuz vardır

 

Ervahlar ezelden nasibin almış

Kimi la’da kimi illa’da kalmış

Bin bir ismi ile cihana gelmiş

Hamili livada elimiz vardır

 

Kutb-el arifeyin Bektaş-i Veli

Kaddes Allah sırrı vallahi Ali

Büryani bu pirden tutmuşuz eli

Evvel ali ahir velimiz vardır

 

-7-

Var mı bencileyin bir bahtı kara

Açıldı yürekte her türlü yare

Vardım bir tabibe melhemi süre

Sürmedi sultanım bilmem ne haldır

 

Erenler kapısı dar'ül amandır

Muradım ki aşkın narına yandır

Gönüller sultanım tahtıma kondur

Konmadı sultanım bilmem ne haldır

 

Kusurum günahım gayette çoktur

Gafur'sun Rahim'sin şek şüphem yoktur

Kuiuna mürvetin ihsanın çoktur

Na ümit olamam bilmem ne haldır

 

Mürvete geldim ey nesl-i Hünkar

Affetmek şanındır edemem inkar

Hel ata şanında oldu aşikar

Dokuza bağladı bilmem ne haldır

 

Epsem ol Büryani bulunur çare

Kadir Mevla'm sen bildir yare

Hele noksanını özünde ara

Sabreyle ey gönül bilmem ne haldır

 

 

                                                     - Ozanlarımız -