Âşık Remzâni

 

 

 

OHAL ile Kapatılan Çakma Alevi Dernekleri

 

Ahmet KOÇAK

Eylül  2016

 

Türkiye 15 Temmuz akşamı beklemediği bir darbe girişimiyle karşılaştı. Tüm toplum gelişmeleri sabaha kadar şaşkınlıkla ekranlarda ve sanal medyada izledi. Başarısızlıkla sonuçlanan darbe girişiminin bilançosu ağır oldu: İki yüzün üzerinde ölüm ve henüz net bilmediğimiz, fakat milyonlarca lira olduğunu tahmin ettiğimiz maddi kayıp.

 

Bu darbe girişimi toplumun geniş kesimince beklenen bir şey değildi. Yaşanan anti demokratik uygulamaların, demokratik çözümler bekleyen sorunların çözümü için gerekli çabaların yürütme tarafından görmezden gelinmesinden dolayı bu ihtimali, uyarıları yapanlar da görmezden gelindi.

 

Bu yazımızda yaşanan darbe girişimin genel tahlili üzerinde durmayacağım. Yaşanan darbe girişimi sonrası ilan edilen “Olağanüstü Hal” ile kapatılan çakma Alevi dernekleri üzerine durmaya çalışacağım.

 

Bu Dernekler Neden Kurduruldu

 

Kapatılan kurumlar arasında çakma on beş “Alevi-Bektaşi Derneği”nin adı da geçiyor. Neden çakma dernek diyoruz? Bu dernekler Alevi-Bektaşi toplumu tarafından kurulmadığı için, tam tersine Alevi-Bektaşi toplumunu ve demokratik Alevi-Bektaşi- Kızılbaş hareketini parçalamak amacıyla kurulduğu için bunlara çakma Alevi derneği diyoruz.

 

Bu çakma dernekler kamuoyu tarafından çok bilinmese de onları yakından takip edenler ne mal olduklarını biliyordu. Özellikle örgütlü Alevi toplumu, bunların çakma dernekler olduğunu yıllardır söylediler. Konuyu yakından takip eden gazeteciler-yazarlar bu derneklerin neden ve kimler eliyle kurdurulduklarını biliyordu.

 

Cumhuriyet gazetesinden Miyase İlknur 14 Aralık 2011 tarihinde “Cemaatin Alevi Planı” adlı haberinde şunları yazmıştı:

 

“Gülen cemaati Alevileri parçalayacak ve AKP’ye destek verecek bir örgütlenme için düğmeye bastı. İş dünyasından bürokrasiye, basından spora kadar her alanda örgütlenen Gülen cemaati şimdi de Alevilere el attı. Cemaatin birçok ilde kurdurduğu dernekler bir federasyon çatısı altında birleşerek alternatif Alevi örgütlenmesi

çabasında. (…)

 

Başkanlığını eski Gaziantep AKP İl Yönetim Kurulu Üyesi Cengiz Hortoğlu’nun yaptığı Anadolu Alevi-Bektaşi Federasyonu bu alternatif örgütlenmenin çatı örgütü olarak kuruldu.”

 

Cemaatin Alevilere el atmasının nedeni tabii ki sadece Alevileri parçalamak değildi. İki binli yılların ortalarında Türkiye Avrupa Birliği müzakereleri hızlanmış, Avrupa Birliği, Türkiye’nin AB’ye alınması için dönemin hükümetinden, Avrupa Birliği Uyum Yasaları çerçevesinde bazı adımları atmasını istemişti. Atılması gereken adımlar arasında Alevi-Bektaşi toplumunun demokratik taleplerinin en azından belirli ölçülerde karşılanması da vardı.

 

Dönemin hükümeti bunun üzerine bir girişim başlattı. Alevi kökenli milletvekili Reha Çamuroğlu’nun öncülüğünde Muharrem ayında lüks “İftar Açımı” yapıldı. Bu şatafatlı iftar sofralarına Bakanlar, Başbakan ve hatta Cumhurbaşkanı katıldı.

 

Ardından 2007 yılında başlayan “Alevi Açılımı” Haziran 2009 içinde yerini Ankara’da başlayan “Alevi Çalıştayları sürecine bıraktı. Sonuncusu Ocak 2010’da yapılan çalıştaylar tam bir fiyasko ile sonuçlandı.

 

Çalıştaylara ilk başta, Alevi-Bektaşi toplumunun kendi iradesi ile kurduğu dernekler davet edildi. Çalıştaylar sürecinde buraya giden dernekler orada kurumsal görüşlerini bildirdiler.

 

Bu görüşler hükümet temsilcileri tarafından izlendi, ama dile getirilen talepler iktidarın işine gelmedi.

 

Kendilerinin dertleri, “ılımlı Alevilikdiye adlandırdıkları, sisteme entegre edilmiş bir Alevilik yaratmaktı. Bu çakma Alevi dernekleri o derde deva olsun diye oluşturuldu.

 

Hükümet, kendilerine muhatap olacak Alevi kurumu bulamadıklarını iddia ederek, mevcut Alevi derneklerini, vakıflarını ve dergahları devre dışı bırakıp, kendilerine uygun “muhatap” oluşturmaya çabaladılar. Bu konuda hükümetin akıl danesi de Fethullah Gülen cemaati oldu.

 

Cami-Cemevi Projesi

 

Ilımlı Alevilik yaratmaya girişen Gülen cemaatinin ilk icraatı Tuzluçayır Cami-Cemevi Projesi değildi.

 

Hafızamızı biraz zorlarsak, bir Gülen cemaati projesi olan Liberal Düşünce Topluluğunun düzenlediği “Abant Toplantıları ve benzeri organizasyonların Alevilik üzerine çalışmalarını hatırlarız.

 

Daha sonra Cami Cemevi Projesi gündeme geldi. Bu projenin taraflarından Cem Vakfı Eski Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan TRT’de konuk olarak katıldığı “Neler OluyorProgramında şunları söylüyor: “Sayın Fethullah Hoca Efendinin bir ricasını bana ilettiler. Hoca efendinin istediği şey: ‘Bir cami ile cem evini aynı bahçe içinde yapabilir miyiz?’ Kendileri o konudaki tedbirleri alacaklar, yani arsa temini, orada inşaatların yapılmasına…

 

Ben kendilerinden bir şey rica ettim. Tereddütsüz, ‘Tabii, gayet tabii olabilir, ama camilerin bir fonksiyona kavuşturulması gerekir. Sadece, yani namaz kılınan yer olmaktan çıkmalı cami.’ dedim. ‘Nedir teklifiniz?’ diye bana sordu gelen arkadaşlar. ‘Cami ile cem evi arasına bir de aş evi yapın’ dedik.” 1

 

Bu konuda kapatılan Anadolu Alevi Bektaşi Federasyonunun Başkanı Cengiz Hortoğlu’nun Bugün TV’de yayınlanan, “Analiz programında söylediklerine bakalım:

 

“Bu proje bir kere bir barış projesi, bir hayır projesi ve bir karşıtlık projesi değil, bir ortaklık projesi. (…) Çünkü bu projede fiziksel mekânları yan yana getirmek sureti ile kalbi yakınlıkları da bir yere getirmiş olacağız. Aynı avluda iki toplumun insanları buluşmuş olacak.

 

Şimdi gelelim, bu bir devlet projesi değil. Bu herhangi bir siyasi partinin projesi de değil. Bu iki sivil toplumun, iki sivil toplum örgütünün inisiyatifi ile ortaya çıkmış bir proje.” 2

 

Her şey aşikâr, her şey ayan beyan… “Cami Cem evi Projesi” ilk açıklandığı zaman, bu iş birliğinin Alevileri nereye götüreceğini, aklıselim olan herkes bunu gördü ve söyledi.

 

Bir tarafa cami, bir tarafa cemevi, bir tarafa da aşevi konularak kardeş olunmayacağını, proje ortakları da aslında iyi biliyorlar. Diyelim ki Ramazan ayında Aleviler gitti orada lokma yediler. Tersini de söyleyelim; Muharrem ayında da Sünniler gitti lokma yediler. İnsanların oruç tutmuyor diye sokakta saldırıya uğradığı bu memlekette nasıl olacak bu iş?

 

Kardeşlik öyle olmaz! Kardeşlik yapacaksan kardeşliğin özü şudur: Herkes inancında serbest bırakılırsa kardeşlik olur. Kimse kimsenin inancına müdahale etmezse kardeşlik olur. Kimse kimsenin inancını şekillendirmezse kardeşlik olur. Kardeşlikten bahsedilecekse bunun özü laik demokratik bir Türkiye’den geçer. Gerçek laiklikten geçer. Anayasa’da olup da pratikte uygulanmayan bir laiklikten geçmez. İşin özü burada yatıyor.

 

Aleviler Laik Demokrasiden Yanadır

 

Geçmişte darbelerde en çok zararı gören Alevi-Bektaşi toplumu darbeden yana, darbe sevici değildir. Alevi-Bektaşi-Kızılbaş toplumu demokrasiden yanadır. O çakma dernekleri kurduranların da kapatanların da bunu iyi anlaması gerekiyor.

 

Bu örgütlenmelerin cemaat öncülüğünde yapıldığı bilinen bir gerçekti. Akla gelmeyen, önceden bilinemeyen, hükümetin birden bire bunları kirli birer paspas gibi çöpe atabileceğiydi.

 

Bu derneklerde görev alan sözde Aleviler, kendilerini devlet nezdinde meşrulaşmış olarak görüyorlardı ve arkalarını da sağlama aldıklarını düşünüyorlardı! Arkalarının sağlam olup olmadığını dönen rüzgârla gördüler.

 

Her şerde bir hayır vardır derler. Diyanet’ten maaş kapmaya çalışan dedeler de bu kıssadan kendilerine bir hisse çıkartırlarsa hayırlı olur: Arkanı devlete dayamanın sonucu her zaman beklediğin gibi olmaz; ama gereğince kullanılıp, sonunda bir kenara atılacağın baştan bellidir.

 

Notlar:

 

1. TRT Haber’de yayınlanan, Ahmet Böken’in sunduğu “Neler Oluyor” programında Prof. Dr. İzzettin Doğan’ın konuşmasını bu linkten de izleyebilirsiniz: www.youtube.com/watch?v=IQUr0PVkPg4

 

2. Erkam Tufan’la “Analiz” programında, Anadolu Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı, “Cami Cem evi Projesi”nin danışmanı Cengiz Hortoğlu’nun konuşmasını bu linkten de izleyebilirsiniz: www.youtube.com/watch?v=QbDbGcyOoEQ

 

 

                                                          -  Makaleler  -