Âşık Remzâni

 

 

 

Mehmet Tezerdi (Biçare) Hakk’a Yürüdü

 

Ahmet KOÇAK

 

Hacı Bektaş Veli Dergâhından icazetli Dedelik hizmeti yapan Mehmet Tezerdi Baba, 4 Haziran 2013 tarihinde Adıyaman’ın Gölbaşı ilçesinde talihsiz bir kaza sonucu Hakk’a yürüdü. Mehmet Baba Gölbaşında kendi eviyle aynı bahçede olan cemevinin çatısını onanırken çatıdan düşerek hayatını kaybetti. Mehmet Baba, 06 Haziran 2013 tarihinde cemevinde sevenlerinin ve dostlarının katıldığı cenaze erkânından sonra Adıyaman Gölbaşı’nda toprağa sırlandı.

 

Mehmet Baba’nın Hakk’a yürüme erkânını “Gölbaşı Güncel internet sitesi”nin haberinden okuyalım.

 

“Mehmet Tezerdi’nin cenazesi bu gün cemevinde düzenlenen törenden sonra sevenleri ve yakınları tarafından Gölbaşı Kurugeçit mezarlığına iki km mesafede bulunan ve ailesi tarafından satın alınan yerde Alevi Erkânı cenaze törenine göre toprağa verildi.

 

Halaka (halka) şeklinde düzenlenen törende gülbenkler, deyişler okundu, Türkçe dualar edildi. Törene Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa illeri ve ilçelerinden binlerce kişi katıldı.

 

Alevi inancına göre tabutun etrafı halaka yapılarak cemal cemala durularak gülbenkler okunarak tören yapıldı. Tören sırasında bazı kişiler Kâbe’ye sırt dönüldü diyerek tepki gösterdi. Cemevinin önünde tören bittikten sonra Kurugeçit Mahallesinde kendilerine ait bir tarlada toprağa verildi.

 

Mehmet Baba’nın cenaze defini sırasında yine gülbengler okundu, bayanlar tarafından deyişler söylendi, zakirler duazlar okudu ve Gölbaşı ilçesinde bir ilk yapılarak böyle bir tören düzenlendi. Defin sırasında bunlar yaşanırken bazı vatandaşlar alanı ter ketti.

 

Savran’lı Alevi camiası Hünkâr Hacı Bektaş Veli evlatlarından şu anda postta oturan Postnişin Veliyettin Ulusoy ve Alevi dedelerinden Ozan Dertli Divani’den bu şekilde talimat aldıklarını belirterek bundan sonra törenlerinin bu şekilde olacağı konusunda karar aldılar.”

 

Yaşam Öyküsü

 

Biçare mahlaslı Mehmet Baba, Arifoğlu İbrahim Tezerdi’nin üçüncü çocuğu olarak bir ardıç ağacının altında kuru meşe yaprakları üzerinde dünyaya gelir.

10 Temmuz 1949 yılında Adıyaman’ın Gölbaşı ilçesinin Savran köyünün Sırıklı Dağı etekleri ziyaret mevkiinde öğlen saatleridir. Yaylaya göç etmiş olan anne Rahime Tezerdi çadırda uyurken rüyasında tam dokuz ay önce Hakk’a yürüyen Mehmet Baba’nın dedesi Arif Baba’yı görür. Arif Baba, Rahime Hanım’a rüyasında; “Rahime uyan ben geldim” der.

 

Rahime Hanım uyanır, ayağa kalkar kimse yoktur. Sancısı başlamıştır, dışarıya çıkar ve hemen oradaki bir ardıç ağacının altına gider. Ardıç ağacının altında kuru meşe yaprakları üzerinde doğurur. Biçare, Mehmet Baba daha doğuşunda acelecidir. Biran önce dünyaya gelmek için annesini kuru meşe yapraklarının üzerinde doğum yapmaya zorunlu kılmıştır!

 

Mehmet Baba’nın babası İbrahim Baba askerde iken yaşadığı bir olaydan çok etkilenir. Ranza arkadaşının yaşı küçüktür, 17-18 yaşlarındadır. Fiziksel olarak da küçük olduğu için silahı bile taşıyamazmış. Arkadaşı bu duruma dayanamadığı için her gün ağlarmış. İbrahim baba döndüğünde Mehmet Baba dünyaya gelmiş. Askerlikte arkadaşının durumunda çok etkilenen İbrahim Baba Mehmet Baba için “ben bunun yaşını büyük yazdıracağım” demiş. Ondan dolayı Mehmet Babanın kimlikte doğum tarihi: 1 Ocak 1956 yazıyor.

 

İlköğrenimini Alevi bir kızla evlenmiş Sünni bir din adamı olan Demirci Mehmet’ten Arapça ve eski Türkçe dersleri alarak tamamlamıştır. Yeni yazıyı kendi çabalarıyla öğrenmiş olan Mehmet Baba, çok okuyarak ve araştırarak ilme ve bilgiye ulaşılacağını ilke edinmiştir.

 

Tabii babası İbrahim Baba, Alevi-Bektaşi öğretilerinin tümünü ailesine ve tüm köye yansıtmış saygı duyulan değerli bir bilge kişi idi. Ondan aldığı feyzle ailenin yedi göbektir sürdürdüğü Alevi-Bektaşi dedeliği hizmetini Hakk’a yürüyene kadar layıkıyla yapmıştır.

 

Amcazadelerinden İbrahim Tezerdi’nin kızı Emine Tezerdi (Emo) ile evlenmiş dört oğlu olmuştur. Üçüncü oğlu Hüseyin’i üç buçuk yaşında şeker hastalığından kaybedilmiştir. Diğer çocuklarının isimleri; Haydar, Hikmet, Naki.

 

Yıl 1987. Yoksulluk Savran köyünü de vurmuş, geçim derdi insanları yeni arayışlara yöneltmiştir. O tarihlerde Mehmet Baba misafirine demlediği çaya, şeker katamadığı gün Almanya’ya gitmeye karar verir. Dokuz yıl Almanya’da çalışır. Olayı kendi dilinden dinleyelim:

 

“Sene 1987. Hacıbektaş’tan Ali Yaşar Efendi geldi.

 

Bizim hanım Emo ‘Mehmet ne yapacağız evde ne çay ne şeker var, Misafire ne yedirip ne içireceğiz’ dedi. Ben oğlumuz Haydar’a ‘git dükkâncıların (Bakkal-AK) hangisi borca verirse al gel’ dedim. O da babamın yeğeni olur Ağa Dayı derler dükkâncı, ona varıyor. ‘Ağa Dayı babam iki kilo şeker bir kutuda çay versin dedi’ diyor. Ağa Dayı şekeri çayı indirip masaya koyuyor. Tabii para bekliyor. Oğlan, ‘babam borca yazsın dedi’ diyor. Ağa Dayı ‘Ben borca vermiyorum’ deyince, Keçelo Mehmet derlerdi rahmetlik oldu. Bizi seven birisi idi. O, ‘Ağa koca ne yapıyorsun Mehmet babaya güvenmiyor musun?’ deyip elini cebine atıyor, ‘Parasını ben vereyim’ deyince utanıp çayı şekeri oğlana veriyor.

 

Ağa Dayı beş altı gün sonra oğlan oradan geçerken ‘Haydar, bir milyon daha evveli var. Sende çay çeker aldın baban versin de al gel’ diyor. Oğlan ağlamsı ağlamsı geldi. ‘Ağa Dayı parayı istedi’ dedi. Birkaç lirada elime geçmişti hemen verdim oğlan götürdü. ‘Bir daha da Ağanın dükkânına varmayın’ dedim.

 

Ama bu benim özüme kar etmişti. Güz geldi bizim Papaz İbrahim ‘Ben Almanya’ya gediyorum’ dedi. Ben, ‘öyleyse ben de gedeyim’ deyince, Papaz İbrahim ‘gideceksen hemen hazır ol’ dedi. Ben de akrabalardan konu komşudan para peydah ettim. Papaz İbrahim’le Almanya’ya gittim. Orda hemen bir ev parası kazanayım da geleyim derken tam dokuz sene kaldım. Ama iki kilo şeker ile bir kutu çayı unutamadım.”

 

Dede bu anısın böyle anlatır ve yaşadığı diğer olaylara olduğu gibi bu olay üzerine de bir şiir yazar. Bu şiirin ilk dörtlüğü şöyledir:

 

Dostlar beni Almanya’da eğleyen
İki kilo şeker bir kutu da çay
Ayağıma buka vurup bağlayan
İki kilo şeker bir kutu da çay

 

Tekrar köye geldiğinde köy halkı nar gibi dağılmış hiç kimseyi ve köyünü bıraktığı gibi bulamaz. Tüm ailelerin çocukları dünyanın ve memleketin her tarafına dağılmış, kalanlar ise yaşlılar ve gitmeye durumu olmayanlardır. Mehmet Baba, Gölbaşı’nda kalan canlarla evinin bahçesine bir cemevi inşa eder ve geleneklerini yaşatmaya çalışırlar ta ki o acılı güne kadar.

 

Dedelik hizmetinin yanında Savran Köyü Yaşatma Derneği Başkanlığı görevini de yapan Mehmet Baba Dedesi Arifoğlu, Babası İbrahim Tezerdi gibi halk şiiri geleneğine onlarca eser katmıştır.

 

Kamil Bir Can

 

Hayatın her türlü sillesini yemesine rağmen hayat dolu bir yapısı vardı, Mehmet Baba’nın. Kendisi ile barışık, yaşadığı olayları hiç gocunmadan anlatan, tabir yerinde ise kendisi ile dalga geçen birisi idi. Dostları ile muhabbetlerde yaşadığı olayları anlatarak, yaşadıklarına yazdığı şiirleri okuyarak muhabbete renk katan kâmil bir candı.

 

Mehmet Baba ile gerek Nurhak Görgü cemlerinde, gerekse Adıyaman Gölbaşı cemevindeki muhabbetlerde bulunmuş olmak benim için anlatılamaz bir haldir. Onu tanımış olmayı, muhabbetlerinde bulunmuş olmayı kelimelerle ifade etmek mümkün değil. Hele semaha kalktığında yaşadığı aşk halini muhabbette ve cemde bulunan canlara da yaşatmasını unutmak ne mümkün!

 

Dar Erkânı Yapıldı

 

Mehmet Baba’nın dar cemi Hakk’a yürüyüşünün üçüncü haftasında 27 Haziran akşamı Gölbaşında yapıldı. Gölbaşı cemevinde yapılan Dar Erkânında başta Postnişin Veliyettin Hürrem Ulusoy olmak üzere, Dertli Divani Baba, Ulaş Özdemir, Mustafa Kılçık ve çevre illerden gelen mihmanlar hazır bulunduk.

 

Dar Erkânı, kurbanın tığlanması ile başladı. Kurban, lokma olarak hazırlanmak üzere kurbancı baba tarafından meydanda teslim alındı. Meydanda kalan canlar Hakk’a yürüyen Mehmet Baba ile ilgili anılarını anlattılar. Gâhi hüzünlendik, gâhi güldük Mehmet Babayı yâd eyledik.

 

Dostları onu anlatırken özelliklerini bir çırpıda sıraladılar: Hızlı, çevik, atılgan, çalışkan, zeki, saf, arı, duru, bir insan. “Hızlı ve acelesiydi. Öyle yaşadı öylece Hakk’a yürüdü.” Tanıyan hemen herkesin ortak görüşü buydu, Mehmet Baba hakkında.

 

Veliyettin Efendi ve Divani Baba dar erkânı hakkında canlara bilgiler verdiler. Bu erkânın neden birçok bölgelerimizde uygulanmadığını anlattılar.

 

Gâhi söz gâhi saz…” diyerek oğul Naki, Veliyettin Efendi’den rızalık alarak babası için yazdığı şu şiirini müzik eşliğinde okudu.

 

Ey şahı sultanım gönül mihmanım
Senden dileğimiz var diye geldim
Tutuştu yüreğim yıkıldı hanım
Yaramız çok derin sar diye geldim

 

Özümü darına diktim oturmaz
Kan ile sulanan güller yetirmez
Öyle yük verdin ki dağlar götürmez
Bize de bir himmet ver diye geldim

 

Şu Savran köyünün buğdayı yetmiş
İçinde bin türlü çiçekler bitmiş
Duydum ki Biçare babamda gitmiş
Belki aranızda var diye geldim

 

Bir nar tanesiydik dağıldık gittik
Evi barkı memleketi terk ettik
El atıp tutmazsan işte biz bittik
Perişan halimiz gör diye geldim

 

Şahı Hüseyin’in gününden beri
Başımız vermeye durmadık geri
Şimdi zuhur etti yezit askeri
İşimiz gayetten zor diye geldim

 

Bu dertli gönlüme birikti fırgat
Binici gelmeden kişnemez kırat
Pir mürşit olmazsa geçilmez sırat
Yolumuza köprü kur diye geldim

 

Şu Biçare Naki çok gurbet gezdim
Kısmetim yoğumuş yenice sezdim
Bu yola gurbandır işte bu serim
İster as isterse vur diye geldim

 

Daha sonra Dertli Divani, Ulaş Özdemir, Mustafa Kılçık, Garip Kamil, Nurhaklı ve Kısaslı zakirler nefesler, yani deyişler, düvaz, tevhid seslendirdiler.

 

Sıra Mehmet Baba’nın Dar erkânına gelmişti. Meydana post serildi. Mehmet Baba’nın musahibi, Papaz İbrahim ve eşi, Mehmet Babanın eşi Emo (Çileli) Ana ve oğlu Naki serilen postun üzerinde dara durdular. Helallik sorgulandı. Rızalık alındı. Mehmet Baba, mürşidinin huzurunda hazır bulunan canların bedeninde beden oldu. Canlarla bir oldu.

 

Artık semah dönülmenin zamanı geldi. Garip Kamil yöresel semahları tellendirmeye başladığında canlar semaha kalktılar. Muhabbet coşkusunun zirve yaptığı an bu an. Semaha kalkan canlar fenafillah makamındalar. Mehmet Baba ile semahtalar. Aşk ile semahlar dönüldü. Gönüller aklanıp, paklandı; Bir’lendi.

 

Meydana gelen lokmalar pay edildi. Lokmalar yenildi. “Oturan duran” gülbengi ile canlar cemevinden govsuz, gıybetsiz baş yastığa koymaya gittiler.

 

Mehmet Baba, geride bıraktığı onlarca şiir ve güzel anılarıyla sevenlerinin gönlünde sonsuza kadar yaşayacaktır. Aşk olsun geride sevgi, aşk, muhabbet bırakanlara.

 

                                                      - Makaleler -