Âşık Remzâni

 

 

 

Kerbela ’nın Anlattıkları

 

Kerbela olayı hiç şüphe yok ki insanlık tarihinin en acıklı sayfalarından biridir. Acıklıdır çünkü insanların menfaatlerini korumak için inançlarını terk edişlerini anlatır. Acıklıdır çünkü insanların korkaklıkları ile en büyük emanete yaptıkları ihanetlerini anlatır. Ve acıklıdır çünkü Allah’ın bir parçası kabul ettiğimiz insanın, çıkar ve güç kazanma uğruna yaradılışına ihanetini ve düşebileceği en düşük seviyeyi, anlatır.

 

Kerbela, aynı zamanda insanın varabileceği en yüksek mevkiyi de anlatır. İnsanın inancı için, hak ve adalet için kendinin, yavrularının, sevdiklerinin, acılar içerisinde ölümünü göze almasının yüceliğini anlatır.

 

Alevi-Bektaşi toplumu bu acı olayı hep yüreğinde hissetmiş ve sadece yas tutarak anmıştır. Yani bir insan sevdiğini kaybettiğinde ne hissediyorsa onu yapmıştır. Kaybettikleri için ağlamıştır. Sevinmek içinden gelmediği için eğlenceli ortamlardan uzak durmuştur. Zorunlu değilse tıraş olmamıştır. Aynaya bakmayı bu acı içerisinde kendine yakıştıramamıştır. Alevi-Bektaşi toplumu Kerbelâ’da İmam Hüseyin ve sevenlerinin yaşadıkları insani acıları bir nebze olsun hissedebilmek için Muharrem ayında yaşamını zorlaştırmıştır. Yemeklerden uzak durmuş, orucunu tutmuş, et yememiş, hiç su içmemeye gayret sarf etmiştir. Kitaplar okuyarak, mersiyeler söyleyerek inanç önderlerini anmıştır. Ne kendine ne de başkasına acı çektirmemiştir. Her tür gösteriden ve gösterişten uzak durmuştur. Yani kısaca yas tutmuştur.

 

Anadolu’da yaşayan Alevi-Bektaşi’ler Kerbela’nın sadece şehitleri anılan, onlara övgü ve sevgi nefesleri söylenen veya zalim ve hainlere lanetler okunarak matemi tutulan bir olay olmadığını da çok iyi bilirler. Kerbela’nın tarihte yaşanmış ve bitmiş bir olay değil, yaşamımıza yol gösteren bir ışık olduğuna İmam Hüseyin’in, orada İnancın, Hakk’ın ve Haklının mücadelesini verdiğine inanırlar. O nedenle zorda kaldıklarında “Yetiş ya Hüseyin” diyerek İmam Hüseyin’in Kerbela’daki yüce direnişinden güç talep ederler. Çünkü İmam Hüseyin orada kaybettiği değil kazandığı şeylere taliptirler.

 

Kerbela da kazananlar yani güç sahibi ve iktidar olmak için benliklerini, menfaatleri için inancını satanlar ise hep lanetlenmişler ve bu davranışı sergileyenler bizler tarafından hep “Yezit “olarak anılmışlardır. Alevi-Bektaşi inancı Kerbela’da İmam Hüseyin’e ihanet eden Küfe’lileri de lanetler. Küfeliler iktidardan güçten yana olmak, bunun nimetlerinden yararlanmak için inançlarına, yollarına ihanet etmişlerdir. En sevdiklerini korkaklıkları yüzünden koruyamamışlar, kendi varlıklarını sürdürebilmek için yollarını terk etmişlerdir. Bu ihanetler tarih boyunca çeşitli şekillerde hep yaşanmıştır. Bu gün de iktidarların iştah açıcı sofralarında foto muhabirlerine gülümseyerek mutlu, mesut, “oruçlarını” açanları gördükçe ve bunların anne, baba ve dedelerinin Matem’i yukarıda anlatıldığı gibi yaşadıklarını da düşününce, Küfe’ li Şiileri hatırlamamak herhalde mümkün değildir.

 

Kerbelâ’da kazanandan yana olmak, tarafsız kalmak, seyirci olmak zalimliği tarif eder. Bu nedenledir ki bu gün kime sorsanız hiç kimse yezidi ve yaptıklarını övmez veya onun tarafında olduğunu söylemez. Yaşamı boyunca yezit gibi davranan, çıkarı ve menfaatleri için insanı can yapan tüm güzel şeylere ihanet edenler de bu acı olayda yezide lanet okumaktadırlar. Yezidin sadece bir isim olmadığını aslında insanın düşebileceği en zavallı durumun tanımı olduğunu anlamadan, yezitliğinin farkında olmadan imam Hüseyin için gözyaşı döktüklerini söylemektedirler. Oysa bizim yolumuzda İmam Hüseyni anlamak önce onun yanında olanlardan olabilme çabasıyla başlar.

 

Kerbelâ’da Küfe’li olmak da Yezit taraftarı olmak gibi hiç kimse tarafından kabul edilmez. Ancak İhanetin ve korkaklığın en acımasız olanının yaşandığı o tarihten sonra da bu gün de ne ihanetin ne de korkaklığın sonu gelmiştir. Tarihte İmam Hüseyin’in Hakk’a ulaşmasından sonra Küfe’lilerin yaptıkları ihanetin farkına vararak kendilerine ettikleri eziyetler ve döktükleri gözyaşları da anlamsızdır. Çünkü onlar için Hüseyin kaybetmiştir ve onlar yine kazanamamıştır. Bunun için gözyaşı dökmek ise Kerbela’yı hiç anlamamaktır.

 

Aslında İmam Hasan’ın inancı ve inananları için mevki ve makamdan, vazgeçmesi, yani inananlarının imamı olmayı iktidar olmaya tercih etmesi nasıl bir insanlık mesajı ise, İmam Hüseyin’in inancı ve inananları için ölümü göze alması da bir insanlık mesajıdır. Bu mesaj elbetdeki sadece Alevi-Bektaşi toplumu için değildir. Tüm Can taşıyanlar içindir. Ancak kendisini “ Bu Yolda” kabul edenlerin kendi inanç önderlerinin bu mesajlarını alamamış olmaları da Kerbelâ’da yaşananlar kadar acıdır.

 

Biz Alevi Bektaşiler için esas olan “Can” olabilmektir. Tüm inancımız ve ibadetimiz bunu başarabilmek üzerinedir. Başka bir ödül beklentimiz yoktur. Ne bu dünyada ne de sonrasında. Bu nedenledir ki tüm Gülbank’larımız Kerbelâ’da İmam Hüseyin’in yanında olanlardan olabilmek içindir. Çünkü onlar bu yolda ödüllerin en büyüğünü almışlar, Can’ı Can’a teslim etmişlerdir.

 

Aşk ve sağlıkla kalın.

 

Haluk G. Ulusoy

12.11.2013