Âşık Remzâni

 

 

 

KADIN ANLAYIŞLARI

 

Veliyettin Hürrem ULUSOY

 

 

İstatistikî veriler son yedi yılda kadın cinayetlerinin % 1400 arttığını ortaya koyuyor.

 

Bir medeniyet, kadını sosyal hayatın dışında, örtüp eve hapsetmiş bir medeniyet. İçinde bulunulan ataerkil düzeni de erkekler tarafından beslenerek devam ettiriliyor.

 

Söylem seçkinleri tarafından mağdur kadın “tahrik edici” olarak gösterildikçe bu ataerkil yargı hafızalarda yer ediyor.

 

Kur’an’da olmayan, hadis ve yorumlar şeklinde aktarılan birkaç örnek:

 

1- Erkeğin tüm vücudu cerahat olsa kadının bu cerahati yalayarak temizlese bile erkeğin hakkını      ödeyemeyeceği,

                    

2-  Kadının tek başına 90 km. den fazla seyahatinin haram olduğu,

 

3-  Kadının boşanma hakkının olmadığı,

 

4-  Kadınla erkeğin el sıkışmasının haram olduğu,

 

5-  Kadının sesinin erkekler tarafından duyulmayacağı,

 

6-  Kadının kalktığı yere, belli bir süre geçmeden oturulamayacağı,

 

7-  Kadının dinleri ve akılları eksiktir, (Buhari)

 

8- Ey kadınlar, eğer kocalarınızın size olan haklarını bilseydiniz ayaklarının tozunu yüzlerinizle silerdiniz,     (Hafız Zehebi, büyük günahlar s.187)

 

9- Kadınların hayırlısı, erkeklerin yaramazlıklarına (başkalarıyla ilişki kurma) ve kötü huylarına      sabredendir, bu sabur onların cennete gitmesine sebebi olduğu,

 

10- Kadınlar arasında iyi kadın, yüz tane karga arasında alaca bir karga gibidir.

 

Müslüm’de, Buhari’de, Tirmiz’de, bazı Şii kaynakları da, Emevi ve Abbasi döneminde uydurulmuş bazı kişilerin kadına kendi bakış açılarını dinselleştirmeye çalışmalarının ürünü olan, bu uydurmalarla doludur.     

 

Hayat sahnesinde yan yana faaliyetin, yardımlaşmanın, beraber hizmetin, insan neslinin yarısı olan kadının dışlanması ve diğer yarısı olan erkeklerle irtibat ve dayanışmasının kesilmesiyle sağlanması mümkün müdür?       

 

Bugün Müslüman âleminin geri kalmışlığının sebeplerinden en önemlisi budur.            

 

Kadına diğer bir bakış açısı

 

Hacı Bektaş Veli güvercin donunda Horasan’dan anadolu’ya geldiğinde, elli yedi bin Rum Erenleri toplantı halindedir. Hacı Bektaş Veli erenlere selam verir. Bunca Erenin içindebu selamı sadece Fatma bacı (Kadıncık Ana) alır.

 

Sorarlar, ülkemize bir er geldi der uyanık Fatma bacı, bütün erenlerin duymadığını duyuyor.  O vakit kız; öyle olduğu halde erenler meclisinde bir makamı bir görevi var. Bu da erkeklerde olmayan, sadece kadınlarda olan bir özellik olmalı.                                         

 

Fatma Bacı’yı daha sonra Bacıyan-ı Rum’un (Anadolu Bacılar Teşkilatı) ilk lideri olarak görüyoruz.          

 

İş hayatından eğitime, iskan ve yardım faaliyetlerine kadar bu teşkilat pek çok alanda kendisini göstermiştir. 

                                                                   

Hacı Bektaş Veli Vilayetname’sinde, Fatma Bacı’nın (Kadıncık Ana) büyük mürşide (Yol gösterici)       olduğu, yalnız genç kızlar ve kadınlar değil, erkekleri de irşat etmekte olduğu anlatılmaktadır.           

                                                         

15-16. yüzyılda pek çok Alevi-Bektaşi Dergahlarının başında kadınları görüyoruz. Bunlardan bazıları Şirin Hatun, Hundi Hatun, Sahari hatun, Ahi Ana, Kız bacı v.b.                  

 

Tekrar günümüze dönersek:

 

Özgecan’ın olayında bir Bakan “Bu olay benim kızımın başına gelse idi, onun cezasını kendim verirdim.” dedi.   

 

Hızını alamayanlar; idam cezasının yeniden konulmasını istedi.”Hadım edilmeli”dedi eski bir bayan bakan.

 

Ateşin düştüğü yer, Özgecan’ın babası Ahmet Aslan bunlara karşılık:

 

“-Sevmekten başka çıkar yolumuz yok                                                    

 

-Herkes barış içinde yaşasın

 

-Cezalarını çeksinler, onlara zulmetmeyin,

 

-Ariflik mektebine gitmeyen kişi asla içindeki o sevgi cevherini işleyemez,     

 

-Kainat yaratıldığından beri, iyiyle kötünün bir savaşı var dünyada,               

 

-Efendim,irfan mektebine gidip, bir mürşitten el almayan, bir mürşide bağlanmayan, sıdk-ı sadakat ile her şeye şükür etmeyen, sabretmeyen, yanmayan,  bunu yapamaz,

 

-Ölüm bir son değil form değiştirme

 

-Annelerdeki sevgi yoğunluğu, duygu yoğunluğu biraz daha fazla olabiliyor                 

 

-Buolaydan sonra kadına şiddet konusunda daha duyarlı olacağız,               

 

-Küçücükbir kelebeğin kanat çırpışı bile onbinlerce kilometre ötede bir kasırganın oluşmasını tetikliye biliyorsa, Özge de belki bu ülkede bir sürü şeyin değişmesine sebep olabilecek.”

 

İşte bunları söylüyor Özgecan’ın babası Ahmet Aslan.                  

 

    Devrin daim olsun Özgecan!

                

“Allah meleklerini tenselliği (Cinsel,nefis) olmayan bir idrakten, hayvanlarını idraki olmayan bin tensellikten, insanlarınıysa idrak ve tenselliğin birleşiminden yarattı. İnsanın idraki tenselliğini aşarsa, insan, meleklerden bile daha iyi olabilirken, tenselliği idrakini aşmış bir insan hayvanlardan bile kötüdür.”

 

    Hz. Muhammed       

 

   Veliyettin Ulusoy  Mart 2015

 

                                                            - Makaleler -