Âşık Remzâni

 

 

 

Bir Hint Miti

İZLEK  1

Brahmanizm’e göre; evrendeki her şey aslında ‘BİR’DİR. “Her şey Tanrı’dan bir parçadır.” Diyen bir Brahmanist hocanın, görüşünün derin etkisinde kalan bir öğrencisi, ormanlık alandaki evinden hocası olan rahibin yanına gelirken karşılaştığı ve koşarak üzerine doğru gelen bir fil karşısında sergilediği tutum söz konusu edilmektedir. Üzerindeki sürücüsünün denetiminden çıkan 'azgın' bir fil, dar orman yolunda genç öğrencinin üstüne üstüne gelmektedir. Sürücüsünün 'Yoldan çekil, yoksa ezileceksin' haykırışlarına karşın öğrenci, hocasından öğrendiği bilgiye duyduğu sarsılmaz inancın etkisiyle "Mademki evrende her şey BİR, her şey Tanrı'dan bir parça, o halde ben de fil de Tanrı'yız ve Tanrı'da birleşiyoruz. Bu yüzden fil ne yapabilir ki bana" diyerek, yoldan çekilmekte direnmektedir. Ancak 'olması gereken' olmuş ve fil, genç öğrenciyi ezmiştir. Hocasına inanmadan kaynaklanan aldanmışlığın öfkesi ile olan biteni anlatan öğrenciye hocası olan rahip gülerek şunları söyler:

“Anladım, sana öğrettiklerim doğrultusunda hadi sen Tanrı’sın, üzerine doğru gelen fil de Tanrı. Peki, sana ‘ Yoldan çekil, yoksa ezileceksin.’ Uyarısını yapan fil sürücüsü Tanrı değil miydi?”

Brahmanizm'in kutsal metinleri Brahmanalarla Upanishadlardır. Brahmanalar yaklaşık olarak M.Ö. 800 ila 600 yılları arasında yazılmışlardır. Bunlarda kurbanlarla ilgili ve bunların karmaşık ayrıntılarını (etimolojiler ya da tanrılar üzerine efsaneler yardımıyla) haklı gösteren konular anlatılır. Upanishadlar ise M.Ö. 600 ile 500 yılları arasında meydana getirilmişlerdir. Bunlar çok derin bir felsefeyi açıklamaktadırlar. Atman ile Brahman'ın özdeş olduğunu, insandaki ve güneşteki ruhun bir ve aynı şey olduğunu, Tanrının görünen her şeyin ta kendisi olduğunu anlatırlar. Bu konuda sayısız örnekler verir ve sağlam yaklaşımlar yapar. Brahmanizm'in ana tezleri de bunlardır zaten; kâinatın temel özü olan Brahman ile insanların derin benlikleri olan Atman'ın özdeşliği; Karma inanışı ve buna bağlı olarak ruh göçü. Brahmancılığın meşhur sözü şudur: Tat tvam asi (Sen O'sun).

Farkındalık

İnsanoğlu sosyal bir varlıktır. Ne kadar yalnız olursa olsun. Mutlaka çevresiyle tümleşik bir yaşam biçimi sergiler. Bu nedenle ki çevresini etkiler ve çevresinden etkilenir. Doğal olarak da toplumlarda çevresini etkiler ve etkilenir. ‘Yoldan çekil yoksa ezileceksin.’ Yaşamımız boyunca bu ve buna benzer o kadar çok uyarılarla karşılaşıyoruz ki hem birey olarak hem de toplum olarak çoğunu anlık çıkarımız (nefsimiz) uğruna görmüyor, ya da görmezden gelip, geçiştiriyoruz. En ufak kendimize aykırı bir durumda kolayca değerlerimizden sıyrılıp, nalıncı keseri gibi kendimize göre yontabiliyoruz. Bunu yaptığımızın farkında bile olmuyoruz.

İçselleştirme,

BİR; kavramsal olarak Yaratan’ı işaret etmekle birlikte; BİR’İN bize söylediklerini nasıl algıladığımız da çok önemlidir. Hikâyede olduğu gibi her yerde bir işaret, bir uyarı olduğu mutlaktır. Ancak, biz insanoğlu kendi kabımız kadar bu uyarıları algılarız. Algılamamızı engelleyen etkenlerden biri, belki de en güçlüsü inanç ve düşünce sistematiğimizdir. Yani bizim BİR’İ algılama biçimimiz, O’nun bize yaptığı uyarıları algılayamamamıza yol açar. Tüm inançsal yapıların kutsalı olan ilah/ilahlar, söyler. İnanan topluluk da bu söylemleri emir, öğüt, öğreti vb. gibi adlarla yaşamlarına katarlar. Bazı inançlar ise bu sözleri yerine getirmezse cezalandırılacağını düşünür. Alevi Bektaşilik gibi sevgi temeline dayalı inançlarda ise sevgiliye kavuşamama vardır. Sevgiliden ayrı kalma Alevi Bektaşi için en büyük cezadır. İkrar ile başlattığı bu yolculuk boyunca yaptığı her türlü tavır ve davranışlarında bunu gözetir. Bu nedenledir ki canın dünya değiştirmesi Hakk’a yürümedir. Hakk’a yürüme bu yolculuğunun bir aşamasıdır.

Herhangi bir dinsel söze sadece inanmak, o inancı bildiğiniz ve doğru olarak yerine getirdiğiniz anlamına gelmez. Bir öğretiyi ya da inancı iyi ve doğru olarak anlamadan onu özümseyip içselleştiremezsiniz. İçselleştiremediğiniz hiçbir şeyi de yaşayamaz ve savunamazsınız. Bu nedenle ki birçoğumuz inancımızı yaşayamıyoruz. Hemen herkes “Bir Olalım, İri Olalım, Diri Olalım” şeklindeki Hacı Bektaş Veli’nin sözünü bilir. Ama bunun ne kadarını içselleştirebilir, bunun ucu açıktır. Ayrıca içinde sevgi olmayan herhangi bir şeyi benimseyebilir miyiz?

Bütün evren semah döner

Aşkından güneşler yanar

Aslına ermektir hüner

Beş vakitle avunmayız

 

Canan bizim canımızdır

Teni bizim tenimizdir

Sevgi bizim dinimizdir

Başka dine inanmayız

 

HÜDAYİ’YİM Huda’mız var

Dost elinden bademiz var

Muhabbetten gıdamız var

Ölüm ölür biz ölmeyiz.

Deyişinde olduğu gibi “Sevgi bizim dinimizdir./Başka dine inanmayız.” Derken BİR’DEN gelen sözü nasıl içselleştirdiğini gayet net ortaya koymaktadır. İşte bu algılamayı yapamayıp, içselleştiremeyenler, biyolojik olarak geçmişinden getirdiği Alevi’yim, Bektaşi’yim söyleminin ilerisine geçemiyor, ‘Ali’yi sevmek Alevilik ise ben de Alevi’yim’ gibi sözlerle kendilerini kandırılmaya uygun durumlara düşüyorlar.

Bilimselliğin unsurlarından olan araştırmacılık, kuşkuculuk ile örtüşen sözü “ARABUL” sözüyle bize birey olarak hayatımıza nasıl yön vereceğimizi ve gerçeğe ulaşmanın arayarak Hakk’a, hakikate ulaşmanın yolunu işaret eden Pirimiz, devamında “Araştırma En Büyük İmtihandır.” Derken bu aşamaya gelmiş kişilerin, hem batında hem de zahirde bir hesaplaşma içine girdiğini söylemektedir.

“İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.” Sözü ile Hünkâr Hacı Bektaş Veli tüm insanlığa geleceği işaret ederken, Avrupa karanlığa gömülmüştü. Engizisyon mahkemelerinde öldürülen binlerce insana karşın, günümüz bilimi bunu yeni keşfediyor, Ay’a ayak basıyor ve bugünlere geçmişin yanlışlarından süzülmüşlüğüyle gelmeyi başarıyor. Bunu başaramayan toplumlar karanlığa gömülmektedirler.

BİR üzerine düşünmek sadece teolojinin alanı ile sınırlı değil elbette. Bilim adamları fen bilimlerinde yüzyıllarca Tanrı’nın varlığını aradı. Bugün, İsviçre’nin Cern şehrinde bu teori ile ilgili yapılan araştırmada bilim adamları ‘Tanrı Parçacığı’nı aramaktadırlar. Bilim adamları 1998 yılında uzayda ‘Süpernovaların’ keşfi ile büyük patlama teorisinde büyük bir aşama kaydetmişler, içinde bulunduğumuz evrenin tek bir noktadan büyük bir patlama (The Big Bang Theory) ile genişlediğini ve halan giderek hızlanarak genişlediğini öğrenmişledir. Vücudumuzdaki her atomun büyük patlama ile ortaya çıktığını ileri sürüyor bilim adamları. Dolayısıyla evren ve içinde bulunan her şey BİR’İN parçasıdır. Bu Brahmanizm’de, Alevi Bektaşilik’de veya günümüz fizik bilimlerinde yerini bulmaktadır. “Gerçek ölmez, don değiştirir.”

Kûn dedi karar eyledi

Yeri göğü arşullahî

Hamdullah Çelebi2; bu nefesi söylerken birinci beyitteki ‘Kûn dedi karar eyledi./ Yeri göğü arşullahî. Sözleri ile günümüz ilminin yeni keşfettiği, ama insanlık tarihi kadar eski belki ondan öncede var olan bir gerçekliği ortaya koymaktadır: Yaradılış.

2 Hamdullah Çelebi(1767–1836) Ali Celalettin ULUSOY, Pir Dergâhından Nefesler

Hamdullah Çelebi gibi vaktin imamları bize yöneltilen uyarı dolu sözleri bizim anlayabilmemizi, aydınlanmamızı sağlamışlar, onların sözlerini anlayan içselleştiren âşıklar, sadıklar da deyiş nefes gibi adlarla muhabbetlerimize katmışlardır. Elbette ki bizlere yapılan uyarıların farkına varabildiğimiz ölçüde gelişmemizi, insanı kâmil olma yolunda ilerlememizi sağlayacağız.

AŞK İLE…

H. Sinan ULUSOY

__________________________

1 CUMHURİYET Gazetesi 22 EYLÜL 1999 ÇARŞAMBA “Çiçek Açan Akıl” İbrahim TÜRKEŞ Felsefe Öğretmeni-Avukat/Eğitimci 

2 Hamdullah Çelebi(1767–1836) Ali Celalettin ULUSOY, Pir Dergâhından Nefesler

 

                                                                      -  Makaleler  -