Âşık Remzâni

 

 

 

Dertli Divani’nin 18 Mart, Çarşamba Günü, Belçika’da, Avrupa Parlamentosu’nda

Yapılan “Siyasi İslam Kıskacında Alevilik Konferansı”nın

“Türkiye’de Alevilerin Sorunları ve Taleplerı” Oturumuna Sunumu

 

 

Devletin, Bir İnancın Yararına Diğer İnanç Toplumlarına

Baskı Uygulaması kabul Edilemez..

 

Dertli  DİVANİ

 

 

Değerli konuklar, değerli canlar, hepinize merhabalar... Alevi-Bektaşi inancı açısından insanoğlunun var oluşundan bugüne kadar gelmiş geçmiş bütün dinlerin, inançların ve düşüncelerin birbirinden etkilendiğini, zincirin halkaları gibi iç içe olduklarını söyleyebiliriz.

 

Alevi-Bektaşi inancında ırk, dil, din, renk,cinsiyet ayrımı yapılmaz.

 

Bütün varlıklar, Hakk’ın, Tanrı’nın tezahürüdür, görünür halidir. İnsanlığa ve tabiata zararlı olanlar kendini Hak’tan, Tanrı’dan soyutlamış olur.

 

Alevi-Bektaşi inancı, insan sevgisini hümanizm ayı inancının temeli olarak belirlemiştir. Bu nedenle Hünkâr Hacı Bektaş Veli, “Yetmiş iki millete bir nazarla bakınız” der.

 

Hacı Bektaş Veli’nin yaşadığı yer olan Kapadokya Bölgesi Hıristiyanlığın merkezlerinden biridir. Hacı Bektaş Veli ve ardıllarının hiçbir zaman farklı inanç ve düşüncede olanlara, kendi inanç ve düşüncesini ifade etmenin dışında kimseyi kendine benzetmeye yönelik çabası olmamıştır.

 

Azınlıklara ve İnanca Yapılan “Müdahale ve Baskılar”

 

İnancımıza göre devletin, inançlara müdahale etmesi ya da bir inancın yararına diğer inanç toplumlarına baskı uygulaması kabul edilemez.

 

Ne yazık ki, bizim inancımıza yapılan müdahale ve baskılar Türkiye’nin gerçeğidir. Türkiye’de Alevilerin sorunlarının kaynağı bu müdahale ve baskılardır. Bu müdahale ve baskılar, bir türlü içinden çıkamadığımız Osmanlı Devletinin geleneğidir. Bu geleneği devralan Cumhuriyet dönemi hükümetleri de kıyım ve baskılarla aynı siyaseti sürdürmüştür.

 

Günümüzde de AKP hükümeti, “Yeni Osmanlıcılık”diye adlandırılan, toplumda Siyasi İslam’ın ağırlığını artırmaya yönelik siyasi tutumu izlemektedirler. Baskı ve asimilasyon siyasetinin vurgusu değişse de özü değişmemektedir.

 

Bu anlayışın egemen olduğu devlet, diğer din,mezhep, inanç ve milliyetlerden olanları, kurtulmak gereken “azınlıklar” olarak görmektedir.

 

Onların tüm haklarını yok sayarak, onları arzuladığı, “Sünni Müslüman Türkler” haline getirmek üzere asimilasyon siyaseti izlemektedir.

 

Bu baskı ve asimilasyon siyasetinden ağırlıkla kürt toplumu ile birlikte Ermeniler, Orto-doks ve diğer Hıristiyanlar, Süryaniler, Ezidiler ve Yahudiler etkilenmektedir.

 

Alevi-Bektaşi-Kızılbaş toplumu da bu siyasetin enağır biçimde uygulandığı toplum kesimlerinden biridir.

 

Laiklik ve Demokrasi

 

Türkiye’nin önünde, devletin yeniden yapılanması,yeni bir anayasa yapılması sorunu durmaktadır. Yeni Anayasa’nın temel ilkeleri “Laiklik” ve “Demokrasi” olmalıdır.

 

Diyanet İşleri Başkanlığı kurumunun kaldırılması devletin laik olması için zorunludur.

 

Alevi-Bektaşi-Kızılbaş inancını sosyal açıdan değerlendirecek olursak, “Laik” ve “Demokratik” bir yaşam tarzı ile içi içe olduğunu söylemek mümkündür. Aleviler “Laik” ve “Demokratik” bir toplumdur. Ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti “Laik” ve “Demokratik” bir ülke hiçbir zaman olamadı, olmadı.

 

Devletin asıl görevi tarafsızlık ilkesiyle bütün inançlara eşit mesafede olup, her kesimin birbirini saygı ile karşılayacağı ve kendini özgür biçimde ifade edeceği demokratik zemini oluşturmaktır.

 

“Maaşlı Dede” İstemiyoruz!

 

Devletin ya da yerel yönetimlerin, inanç toplumlarına dolaylı ya da dolaysız maddi yardımda bulunması doğru değildir.

 

Her toplum kendi inancı için gerekli maddi kaynağını kendi olanaklarıyla çözmelidir. Devletin inanç alanında çalışanı olmamalıdır. Bu çerçevede, devletin Alevi-Bektaşi-Kızılbaş toplumuna Diyanet İşleri Başkanlığı eliyle dedelere devletten maaş bağlanması fikrine de karşıyız.

 

Devlet Din Eğitiminden Elini Çeksin!

 

Devletin din eğitiminden de elini çekmesi gerekmektedir. Din eğitimi, tümüyle inanç toplumlarının kendi iç işi haline dönüştürülmelidir.

 

Bugün eğitim sisteminde 4+4+4 uygulaması AKP iktidarının bütün farklı olanları kendine benzetme, asimile etme projesidir. Çocukların beyni Siyasi İslam ve Sünni inancına göre formatlanmaktadır.

 

Alevi-Bektaşi-Kızılbaş inancı Avrupa da kendine özgü bir inanç olarak kabul edildi. Okullarda Alevilik dersleri Aleviler tarafından çocuklarımıza verilmektedir, ama ne yazık ki Türkiye’de durum tam tersidir.

 

Oysa bir toplum kendi inancını nasıl ifade ediyorsa o şekilde kabul edilmesi gerekir. Bu temel bir hak olmasına rağmen hala bizler bu hakkı elde edebilmiş değiliz.

 

Avrupa Alevi Örgütlülüğümüzün kazanımlarını Türkiye’de de er ya da geç kazanacağımıza inanıyoruz.

 

Bu nedenle ilk adım olarak zorunlu din dersleri konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin aldığı kararların gereğinin en kısa zamanda yerine getirilmesi için mücadele etmeliyiz.

 

Hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum.

 

Aşk ile...

 

                                                            - Makaleler -